ERKEKLERİN KADINLARDAN RİCASIDIR.
*8 hafta süren bas ağrıları baş ağrısı olamaz,bir doktora gidin.
*Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacaktır.
*"Beni seviyor musun?" diye sormayın. Emin olun ki sevmesek yanınızda bir saniye bile durmayız...
*Bizden sizinle aynı üzüntüyü çekmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın işidir.
*Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın.
*Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak,aslında ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan "ekmek Masada değil" diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın...
*Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz birşey söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle öbür anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın...
*Eğer birşey istiyorsanız sormanız yeterli. Birşeyi açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin...
*Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır zaten. Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruzdur.
*En karmaşıik durumda bile bizim için temel kural şudur: "En kolayını seç". Bizden komplike şeyler beklemeyin.
*Erkekler en fazla 16 renk görürler. Mesela, şampanya bir renk değil, bir içkidir.
*Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır.
*Biz basitizdir. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını sormayın, bilmiyoruzdur. Sormayınız.
*Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak gerçekliğinin icrasıdır...
Bizi anlamaya çalışın lütfen, fazla abartmayın ama...
*Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin.Temiz bir evden önce güzel en azından bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır...
*Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi bozar... Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve hatta sadece bir eş lazımdır. Temizlik bir temizlikçi tarafindan da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile yapılmaz...yapılmamalı da.
*Size "neyiniz var" diye sorduğumuzda, "hiç bir şeyim yok" derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin...
* *Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir.
*Bunu tanıdığınız tüm kadınlara yollayın; bir kere de olsa erkekleri anlasınlar. Mümkün olduğu kadar çok erkeğe de yollayın ki, onlar da yalnız olmadıklarını bilsinler....
*************************
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim? - Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni
.................................................. ......................................
Kadın:
- Kızım dur! Ben vereyim benim ki bozuk zaten... Kızı:
- Aman ne olacak sanki nasılsa benimki de bozulacak, ben vereyim!
.................................................. ......................................
- Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.
.................................................. .....................................
Yolcu:
- Abi Heykel'e çıkıyo mu? Şoför:
-Yok abi, yanından geçiyo.
.................................................. ......................................
Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.
.................................................. .....................................
Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi. Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp,
- Bir Monte Carlo' dedim! Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi! İşte o an benim ve şoförün bittiği andı.
......................................
- Mükemmel bir yerde inebilir miyim? Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!
......................................
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz? Şoför:
- Niye sen mi kullancan???
......................................
Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim? Bizim şoför olaya hakim:
- Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi...
......................................
İstanbul'dayiz... Dolmuşa bindik, dolmuş doldu,tam kalkıcak, elemanın biri açtı kapıyı. İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ... Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı? Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım...
......................................
Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi. Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:
- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?
Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya.. Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana..
Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından.. Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, Kırmızı güllerden, Sarı lalelerden, Mor menekşelerden.... Zambaklardan... Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını..
Bir gün, Aşkı öyle büyümüşki... Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.. Eğilivermiş boynu.. Toprağa bakıyormuş artık.. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş.. Ayaklarını görüyormuş.. Bunada şükür diyormuş.. Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek...
Zaman akıp gidiyormuş.. Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.. Ne var sanki boynumu kaldırsa Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş.. Ve işte bir gün..
Bahçıvan papatyaya dopru yaklaşmış.. İncecik bedenini ellerinin arasına almış.. Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.. Hala göremiyormuş onu, ama bedeni kurtulmuş...
Uzun bir müddet sonra, Bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.. Gelen giden yokmuş.. Kahrından ölecekmiş papatya.. Ama işte bir sabah...
Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.. Derin bir oh çekmiş.. Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.. Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.. Başka birisiymiş.. Adamın elinde bir de makas varmış.. Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru..
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.. Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.. Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarıymış.. Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış.. Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış.. Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini.. O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.. Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş.. Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.. O her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.. Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep sevmiş...
Papatya anlamış artık..
Sevgi, emek istermiş...
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini.. Teşekkür etmiş ona içinden.. Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş artık..
Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini...
+++++++++++++++++++++++
Allahim Bu gücü Bana Hep ver
Adam akşam iş çıkışı eve gitmek üzere yola çıktı.
İşyeri ile dolmuş duraklarının arası çokta uzak sayılmazdı.
Paltosunun cebinden bir sigara çıkardı yaktı.
Derin bir nefes çekti ve yürümeye başladı.
Akşam trafiği heryer karışık, sıkışıktı.Kısa bir zaman sonra dolmuş duraklarına vardı.
Köşede seyyar bir balık çı bağırıyordu .Hadi istavrit 500, istavrit 500. Adam düşündü akşama balık yemek iyi olurdu
Hem kızıda eşide çok severdi balığı.Kendide bayılırdı doğrusu
evde o sıcacık neşeli ortamda balık ziyafetine.
Kardeş ver bakalım dedi 1 kilo istavrit.Balıkçı beyim dedi;
1,5 olmazmı? Adam gülümsedi belki param yok dedi.
Balıkçı bunun üzerine canın sağolsun beyim dedi canın sağolsun .Balıkçı balıkları tartarken tezgaha adamın yanına yaşlı bir teyze geldi .Üzeri başı halini anlatırcasına eski , püsküydü.Evlat dedi banada balık alırmısın?
Tabi dedi teyzeciğim adama seslendi balıklar 3 kilo oldu bir bana 2 teyzeye tart bakalım.
Balıkçı balıkları poşetlere koyarken teyze dedi adam ekmeğin varmı senin. Yaşlı kadın sessiz kaldı önce sözler çıkmadı ağzından sanki bir an takıldı .. Yok evladım dedi zorda olsa
Adam dur dedi teyze az bekle .
Koştu adam bir çırpıda o yoğun trafiğin içinden sıyrıkdı markete girdi 4 tane ekmek aldı.
Aynı hızla geri döndü ekmekleride balıkları almış olan yaşlı teyzeye verdi. Sordu sonra teyzeciğim başka bir ihtiyacın varmı? Kadın elini yırtılmaya yüz tutmuş kimbilir kaç yıllık olan pardesösünün cebine attı adamın gözlerine baktı, utanıyordu, eziliyordu ve elinde olmadan bun u belli ediyordu.
Adam gülümsedi o ne teyzeciğim bir bakayım dedi.
Kadın cebinden bir ilaç şişesi çıkardı evladım dedi birde şu gözdamlam var dedi alamıyorum 2 ay oldu.
Ver dedi adam teyzecim sen az daha dur bakalım burada .
Tüm bunlar gerçekleşirken balıkçı şaşkın gözlerle olan biteni izliyordu ve duygulanıyor bir garip oluyordu.
Tezgahında her zaman ilişik duran tabureyi aldı otur dedi teyze o aslan parçası gelene kadar , kadın sağol evladım dedi oturdu.Eczaneye girdi adam bu ilaçtan varmı dedi ..
Eczacı evet efendim dedi raftan aynı şişeden bir ilaç aldı verdi.
Bu defa acele etmedi adam çünki karşıkaldırımdaki teyzenin balıkçının taburesinde oturduğunu görmüş rahatlamıştı.
İçinden ah be dedi ah yurdum insanı.
Verdi ilacı teyzeye bu defa sormadı ne var başka eksiğin diye elini cebine attı ne kadar parası varsa verdi yaşlı kadına
öptü elini bindirdi bir dolmuşa evine uğurladı .Kadın dua ediyordu adama ALLAH Razı olsun evladım diye ve ağlıyordu yanağından akan yaşlar o eski pardüsenin omuzlarına düşüyordu ama mutluydu.
Adam tam dolmuşa yönelecekken durdu ve balıkçıyla gözgöze geldiler. Bu olaylar olurken balıkların parasını vermeyi unuttmuş dahası tüm parasını yaşlı kadına vermişti.
Balıkçı gülümsedi hadi abi uğurlar olsun.
Konuşmaya gerek yoktu durum meydandaydı, konuşmadan anlaştılar.
İyi akşamlar diledi adam dolmuşa yönelirken güleç bir yüzle, bir kaç adım daha attı yine durdu.
Cebinde ne dolmuşa binecek ne eve ekmek alacak parası vardı. Düşündü şükretti haline zaten şunun şurası evide en fazla yaya olarak 30 dk tutardı.Hafiften bir yağmur ciselemeye başlamıştı. Sakin adımları hızlandı , hızlandı, hızlandı.Köşedeki telefon kulübesinin önünde durdu. Cüzdanından pek fazla kontörü kalmamış telefon kartını çıkardı, Çevirdi tuşları kızı çıktı karşısına hadi babacığım neredesin diyordu meraklı meraklı.
Adam yavrum dedi geliyorum annene söyle bu akşam balık yiyeceğiz. Kız olur babacığım dedi hadi çabuk gel.
Adam tekrar eve yöneldi yağmurda artmıştı.
Sıkı sıkı tuttu balık poşetini, bir eliyle rüzgarda uçuşan paltosunun yakasını kavradı yürüdü, yürüdü.
Durdu yine kafasını göğe kaldırdı ALLAH'ım dedi sana şükürler olsun.
Ne olur Bana bu gücü hep ver diye dua ederken, duygulandı, mahsunlaştı, yanağından akan yaşlar caddelerde akıp giden yağmura karıştı.....
***********************
Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır.
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı
yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar
'BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.'
Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:
'BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI.'
Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazın ama şimdi kayaya kazıyorsun.NEDEN?
Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir:'Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize İYİ bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.'
'INCINMELERINIZI KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ IYLIKLERI KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN.'
Artık ben yokum, artık yalnızsın
Gidişlere ve gidenlere dair sözler okurdun hep, gidenlere dair yazılar.."birgün bana böyle yazılar yazdırmazsin umarım yada yazmassın" derdin.. yazmayacağım derdim.. yazdırmayacağım. Hiçbir sözüme inanmadığın gibi bunada inanmazdın bilirim, ve ben sana ilk ve son yalanımı o zaman söylemişim.. Anladım. iyi dinle, bu gidiş benim gidişim.. bu sözler benim sözlerim.. iyi dinle ..
Ben gidiyorum... Gideyimmi demiyorum, gidiyorum diyorum.. Senden istedigim ve bekledigim ama senin vermedigin 1 damla sevgiyi belkide baska kollarda, baska askLarda arayacagım simdi.. Belki bulamayacagım.. belki sevmeyeceğim hiçkimseyi seni sevdiğim kadar.. kimseyi kalbime saklamayacagım seni sakladıgım kadar.. Ama sensizlikle başedecegim..
Hicbir zaman seninle olamadım ben , hicbir zaman kalbinde olamadım.. Hep benim kalbimde olsanda sen,beni hic sevmedin.. biliyorum. göz göre göre katlandım bu acıya.Sen beni sevdigini söylerken bile ,baska kollarda avunuyordun.. Baska gözlerdeydin baska sevgilerde.. sana hic inanmadim belki,ama inanmak istedim.. inanmaya calistim.birgün gerçekten sever dedim.. bu kadar tas kalpli olamaz. Ama sen taştanda beterdin,anlayamadim..
KimsesizligimLe bas etmeye calisirken , artik sensizlik ve yalnızlıklada cebellesecegim biliyorum.. Susacagım.. konusmayacagım. kimseler anlamayacak , kimseler bilmeyecek.. gülecegim etrafa , çevreme... ben ağlayamam , biliyorsun.. aglamayacagım.. gözyaşımı hakedecek kadar degerli degilsin sen..!
Bunlar sana yazdıgım son satırlar , iyi dinle ve sakla.. Cunku bundan sonra ben olmayacagım hayatında.. bundan sonra ben seninle oLmayacagım.. Bundan sonra seni benim kadar cok sevecek birileride oLmayacak hayatinda.. Bundan sonra , sana ne süslü ask sözLeriyLe donatılmıs yazılar yazılacak , nede gidisleri anlatan sözLer söylenecek.......
ARTIK YOKUM BEN;ARTIK YALNIZSIN!!!!!........
*********************
Büyümüşsün...
Koskocaman bir yetişkin olmuşsun...kutlarım...
Ama bana boş bunlar çünkü ben bir PETER PAN 'ım... Böyle iyi...
Tabiki kolay değil ama gün gelipte büyüyüp kalpsiz bir kadın olmaya tercih ederim bunu.
Pan kavalımı çalarak büyümek istemeyen bir Wendy arayıp duruyorum yıllardır. Ama hiç büyümek istemeyenini görmedim daha. Yetişkin olup, evlenmek ve kocalarının seksi kadınları olmak ister hepsi. En farklı, en kendimden saydığım bile büyüdü işte...
Benim için çok büyük bir kayıp, acı bir veda....
Ben inatçı, korkak, küçük bir çocuğum işte yaşım kaç olsada...
Hep güven isteyen, hep bir anne kucağına hasret yalnız çocuk...
Beni anlamalı, bana güven vermeliydin, "seninim, seviyorum" demeliydin bana. Yalnız bıraktın, anlamadın.. Gerçektende ayrı telden "NAFİLE" bir uğraşmış sana sevgimi anlatmaya çalışmak. Başka yerlere bakarken kalbimi avuçlarında sıktın, parçaladın, alay ettin, acımadın.. ki ben senin saçının teline kıyamam ...................
Bende bıktım zaten aşk dilenip durmaktan senden neler neler geliyor dilimin ucunada yazamıyorum buraya...
Ben burdayım kalbim, ruhum hep burada bende hiç bir zaman hiç bir şey DEĞİŞMEDİ..
Bana sakın gittim deme sevdiğim farkında değilmisin,
SEN ZATEN HİÇ GELMEDİN Kİ..............
Sabah uyandığında midesinde bir yanmahisseti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekdi. Aslında bunu yapmakda geç bilke kalmıştı.
'Bitmeli dedi içinden' ,Hergün bu tatsız uyanış bitmeli.Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu.Süratle giyinerek dışarı çıktı.Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu,şimdide bekletmemeliydi. İstanbul,soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor, onlar bile ağlıyor halimize'...
BULUŞMA VAKTİ
Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Şimdi midesindeki ağrı dahada artmıştı.
Beşiktaş'a geçtiler.Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar.Genç kız,sevgilisinin bu durgunlığuna anlam verememişti. Nereden bilecekdi bugünayrılık çanlarının çalacağını...
Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bişey söylemek istediğini. Bana bir şey mi söylemek istiyorsun'diye sordu. Genç adam,gölerini kaçırarak 'Evet' dedi. Genç kız heyecanlanmiştı, birazda sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi. Genç adam içini çektikden sonra 'Sence biz nereye kadar gideceğiz?' diye sordu. Genç kız,' Bunu sorma gereğini niye duydun?' diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı...'Birkaç ay önce akşam 23.00 sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana' sırasımı şimdi canım yaa, işin gücün yokmu' demiştin. Biliyor musun o an nkavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra benden bu şiiri hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş, Meral'in 'sen şanslısın, sevgilin sana bakar' sözüne 'İşim yokda sanamı bakacağım,annen baksın'demiştin.Hatırladın mı?
DUYGUSALLIĞI SEVMEM
Genç kız,'Biliyorsun ben duygusallığı sevmiyorum. Hem hasta bakıcı gibi göründüğümü kimse söyleyemez' diye yanıtladı.Genç adam güldü, 'Evet canım haklısın.Zaten olmak istesende bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı,hemşire falan olamazsın.'
Genç adam devam etti...'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj cektin?Hiç...Hatta günün hiçbir saatine çekmedin.Duygusallığı sevmeyebilirsin.Ama sen seni seven insanlarıda mutlu etmeyi sevmiyorsun.Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum.Seni tanıdığımdan beri her sabah,her akşam,her gece yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun?Seninle ben akla kara gibiyiz.Genç kız anlamıştı,'Yani ne istiyorsun benden şair olmamımı?'
Genç adam tekrar gülümsedi içinden.Dün gece ayrılık karaının nekadar doğru olduğunu düşündü. 'Hayır' dedi, 'Şair olmanı istemiyorum.Olamazsın da...Biz ayrılmalıyız.Ayrılsak ikimiz içinde en hayırlısı bu olacak.
Genç kız şaşırmıştı,'Neden ama?Ben seni seviyorum.Seninde beni sevdiğini sanıyordum.
Genç adam iç çekerek'Hayıt canım,sen beni sevdiğini zannediyorsun.Eğer beni sevseydin şimdi başka şeyler konuşurduk' dedi.
Genç kızın gözleri yaşarmıştı.Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı,gen kız gözyaşlarını silerek 'Sen bilirsin,umarım beni bir başkası için bırakmıyosundur...' dedi.
Genç adam'Nasıl böyle bişey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum' yanıtını verdi.Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları bu masada artık iki yabancıydı.Birkaç dadika sessizce oturdukdan sonraGenç kız 'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzattı.Genç kızın sesi ve eli titriyordu.Genç adam, 'İstersen arkadaş kalabiliriz' dedi.Birbirlerine son kez sarıldılar.
BEN DOĞRU YAPTIM
Genç adam doğru yaptığına inanıyordu.Eve döndüğünde yürümekden bitap bir haldeydi.Odasına girdi.Gece bitmek bilmiyordu.Sabah erken kalkıp işe gidecekdi,uyumalıydı.Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı.Sabah 7'de saatin ziline uyandı.Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı,mesaj ve 10 cevapsız arama vardı.Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini.Aramalar ve mesaj sevgilisindendi.Heyecanla mesajı açtı,şunlar yazıyodu
Sadece onları sevmeyi sevdim
Hepsini onlarsız yaşadımda
Bir seni sensiz yaşayamıyorum
Bu aşkı tek kalpte taşıyamıyuorum
Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim
Ve seni severek öleceğim,elveda birtanem...
Genç adam şaşırmıştı.Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyodu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı.Heyecanla onu aradı,telefonu yabancı bir ses açtı.Genç adam ' nalan'la görüşebilirmiyim?' dedi.Ama karşıdaki ağlıyordu,hıçkıra hıçkıra hem de...Ben onun annesiyim yavrum,kızım bu sabah intihar etti.Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu.Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim.Yavrum kendini asmıştı........
YIĞILIP KALDI
Genç adam beyninden vurulmuşa döndü.Bir gün önceki miğde ağrısının iki katını çekiyordu şimdi.Olduğu yere yığılıp kaldı...
Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede.Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu.Doktor yanıt verdi...'Haaa o mu? Üç ay öncegetirdiler.Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş.O günden sonra cep telefonunu hiç elinden bırakmamış.Devamlı birşeyler yazıp birine yolluyor.Geçenlerde merak ettim.Ouyurken gönderdiği numarayı aradım.Numara 3 ay önce iptal edilmiş.Gelen mesajlarda bir şiir var.Bu adam duygusalmı bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş..........
Sizin icin ne derece önemi var bunu bilmiyorum ama ben bu satirlari yazarken gözümden damlalar akiyor klavye üzerine. Erkekler aglamaz lafi bana göre degil. Ağlamaktan hiç utanmadim,duygularim,acilarim beni bogdugu zaman hep agladim.Yine agliyorum... Sizleri tanimiyorum ama sizlerle paylasmak istiyorum.Lütfen;bu satirlara bir seven olarak sahip cikin ve lütfen yazili satirlar olarak geçmeyin.Okudukça yeryüzünde insanlar neleri yasarmis diyeceksiniz buna eminim. Bir memur ailenin en küçük çocugu olarak babamin tayininin çiktigi bir köye tasindik.Huzursuzdum,okulumu bir köy okulunda okumaktansa ,sehirde medenice okumak istiyordum.kaydimi yaptirdi babam okula.ilkokul 4. siniftan basladim köy okuluna.Beni bir sinifa verdiler.Öğretmen köyde yabanci oldugumu biliyordu ve hangi siraya oturmak istiyorsan otur dedi bana.Bir kizin yani bostu sadece oraya oturdum.Hayatimi adadigim,gidisiyle beni bitiren insanla ilk o zaman taniştim.ismi Altinay idi.Cocuk yasimda bile onun güzlligi beni çok etkilemisti.Masmavigözleri,gamze yanaklari ile arada bir bana dönüp gülüsü,yanliş yazdiğgim notlarimda kendi silgisiyle defterimdeki hatayi silmesi beni o minik yasimda ona bagladi.O dönemlerde cocukça bir arkadaslikti. Zaman ilerledikçe onsuz tek saniye geçiremiyordum.ya ben onlara gidip ders çalisiyor, yada o bize geliyordu.Mükemmel bir paylasimciydi.Yüregini,sevgisini,dostlugunu daha o yasta vermisti bana.ilkokulu birlikte okuduk ve ayni sirada bitirdik.Hep onunla hep ona biraz daha alisarak. Ortaokula geçtigimizde ailelerimize rica ettik ve bizi ayni okula yazdirdilar, hatta ayni sınıfa,hatta ayni siraya oturmamiz için babalarimiz öğretmenlere adeta yalvardilar.Başarmistik.yine ayni siradaydik.Geride kalan ilkokul dönemindeki iki yilda anladimki onsuz hayat bana huzur vermiyordu.Yasimiz olgunlaştikça o beni,ben onu daha çok seviyordum.Çocukca baslayan arkadasligimiz sevgiye aska dönüsmüstü ortaokul yillarimiz bitmek üzereyken.sehir merkezinde.Ailelerimiz liseye geçtiğimiz sirada ortak bir karar aldilar.Buna göre tek ev kiralayacak ikimiz ayni evde kalacaktik.Annemde bizimle kalacakti.Allahim o karar bize iletildiğinde dakikalarca sarmaş dolaş kutlamistik bunu.Ona a sik olmustum.Ayni duygulari oda paylaiyiordu ve bunu farkeden ailelerimiz okul bittiginde evlendirelim diye karar almıilardi bile.Ona tapiyordum artik.Hasa allaha sirk kosar gibi günah islercesine seviyordum.ilk elini tuttugumda sakin bir daha birakma demistim. Yanaklari kizarmisti,utanmiş ve basini önüne ! egmis,gülümsemis ve elimi siki siki kavramisti.Artik hergün elele tutuşup okula gidiyor okuldan çikarken elele dolasiyor geziyor öyle gidiyorduk evimize.Arada bir elleri terler ve her terleyiste elini elimden kurulamak için çekerdi.Bunu her yaptiginda kizar elimi birakma diye azarlardim,hep tamam tamam diyerek gülümser ve hizla elini avucuma sokustururdu. Hersey harikaydi,dünya cennet gibiydi gözümüzde.Yillar akip gidiyordu mutluluk içinde.Nihayet liseyide bitirmek üzereydik.karne dönemi gelmisti.Karnelerimizi aldik hiç kirigimiz yoktu.Sevinçle sarildik birbirimize elimi tuttu.bunu kutlamak icin bir cafeye gidip cola icerek kutlayacaktik.Okulun az ilerisinden geçen bir çakil yol vardi.Her zaman toz duman içinde olurdu.çakillarla kapliydi.O yolun benim ve ölürcesine sevdigim insanin ayrilmasinda bu kadar rol oynayacagini bilsem hiç girermiydik o yola.Neler vermezdim o yolu yürümemek için. Eli yine elimdeydi,ansizin elini çekti,terlemisti yine eli.Sanirim dört adim atmistim.Dönüp yine azarlayacaktim.Çünkü hem elimi birakmis,hemde geride kalmisti.Dönüp baktigimda Dünya basima yikildi.Sanki gökkubbenin altinda kaldim.yerdeydi ve yüzünden kan fiskiriordu.ne yapacagimi bilemedim üzerine kapandim yüzüne yapismis saçlarini kaldirdigimda hayatimıibitiren o görüntüyle karsilastim.Basi kesilmis bir tavuk gibi çirpiniyordu.Suratina bir taş parçasi biçak gibi saplanmisti ve bakmaya doyamadadigim mavi gözlerinden biri akmisti.Suratinin yarisi yoktu.Hirliyordu bana biseyler demek istiyor kanla kapli diğer gözünü temizleyerek bana biseyler demeye çalisiyordu.Yoldan geçen bir kamyonun tekerinin altindan firlayan bir tas suratina saplanmisti.Ölürcesine bir aski,gelecegimizi kibrit büyüklügünde bir tas parçasinin bitireceğini bilemezdim.Donuk donuk hiç konusamadan yüzüne bakmaktan baska bisey yapamiyordumEllerini tuttum kaldirdim basini gögsüme dayada ve elimi siki siki tuttu.Akan kan ellerimize damliyordu.Yoldan geçen bir araba durmuş bizi seyrediyordu,hastaneye yetistirelim dediimde kanli oldugu için almadi ve kaçti gitti.Kimse arabaya almiyordu.çevreme bakip yardim eden demekten,ona dönüp seni seviyorum,beni birakma,dayan demekten baska bisey yapamiyordum.iki dakikalik bir çirpinistan sonra kucagimda öldü.Cennet olan Dünya 5 dakikada cehenneme döndü.Tam dokuz yil oldu onu yitireli.Kendime olan güvenimi yitirdim.Artik kimseyi sevemem,kimsede beni sevemez korkusundan kurtaramiyorum kendimi.Bitkisel hayatta gibiyim.Tek elimde kalan bu net.bu net araciligiyla sizinle paylaşmak istedim.Yitiren,yada ben yitirenle paylaşmak isteyen herkese elleri terlese bile ellerimi birakmamalari sartiyla elimi uzattim. Dost,kardes,arkadas ne olursaniz olun ama elimi birakmayin.Size sesleniyorum, elimi birakmayin lütfen...
Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu.
Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı.Genç okulun futbol takımındaydı.Takımdaydı ama, ufak-tefek yapısı ve tecrübesizliği sebebiyle hoca ona bir türlü maçlarda görev vermiyordu.
Bu yüzden her zaman yedek kulübesinde otururdu.
Buna rağmen babası hiçbir maçını kaybetmez ve her zaman ayağa kalkar tezahürat yapardı. Liseye başladığında yine sınıfın en sıska öğrencisiydi. Fakat babası onu
hep futbol oynamaya teşvik etti; bununla birlikte, eğer istemezse oynamayabileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor takımın as oyuncusu olmaya gayret ediyordu. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı.
İnançlı babası tribünde her zaman ki yerini alıp oglunu desteklemek için tezahürat yapmaya devam ediyordu.
Genç üniversiteye başladışında futbol onun için önemini kaybetmeye yüz tuttu, ama yine de elinden geleni yaptı. Herkes onun okul takımına giremeyeceğinden emin olsa da o bunu başardı.
Takımın antrenörü onu listeye dahil ettiğini, Çünkü her idmana yüreğini
koyduğunu ve takımın
diğer üyelerini de şevke getirdiğini itiraf etti.
Takıma girebildiği onu o kadar
heyecanlandırdı ve sevindirdi ki ,soluğu en yakın telefon kulübesinde
aldı
>ve babasına müjdeyi
>verdi.Onun bu başarısına sevinen baba mutluluğunu paylaştı ve kendine
maçların sezonluk
>biletlerini göndermesini istedi.
>Üniversitede dört yıl boyunca hiçbir idmanı kaçırmayan genç,ne yazık
ki hiçbir maçta oynayamadı.
>Futbol sezonunun sonlarına doğru,büyük bir eleme maçının idmanı için
sahaya
>çıkmaya hazırlanan
>gencin yanına, elinde telgrafla antrenörü geldi.Delikanlı telgrafı
okuyunca
>ölüm sessizliğine
>büründü.Güçlükle yutkunarak hocasına şunları söyledi
>"Bu sabah babam ölmü? izninizle bu gün idmana gelmesem?"
>Hocası onun şefkatle boynuna sarıldı ve"bu
>hafta dinlen evlat" dedi.Ve cumartesi günkü maçada gelmeyi aklından
geçirme."
>Cumartesi geldi çattı,ama okul takımının durumu hiçde iyi
de?ildi.Maçın sonlarına doğru sessizce bir
>kişi soyunma odasına girdi,formasını ve futbol ayakkabısını giyip
sahanın kenarına çıktı.
>Babası ölen ufaklıktı bu!
>Antrenör ve oyuncular bu azimli arkadaşlarını bu kadar kısa sürede
tekrar aralarında görmekten son
>derece şaşkındılar..
>Hocasının yanına giden genç "Lütfen izin verin oynayayım" dedi.
>"Bu gün oynamak zorundayım."
>Hocası önce onu duymamış gibi davrandı.Böylesine zor bir eleme
>maçında takımının en kötü oyuncusunu sahaya çıkarmasına imkan
olmadığını düşünüyordu.Ama genç o
>kadar ısrar etti ki,sonunda ona acıyan hocası razı oldu:"Peki,oyuna
girebilirsin."
>Gencin oyuna girmesinin üstünden çok geçmemişti ki,hem hoca,hem
oyuncular hem de arkadaşları
>gördüklerine inanamadılar.Daha önce hiç oynamamış bu meçhul ufaklığın
her hareketi harika,attışı
>her pas isabetliydi.Karşı takımın oyuncuları onu durduramıyordu.Koşuyor
pas
>veriyor, savunmaya
>geçiyor ve maçın yıldızı gibi parlıyordu.Sonunda gencin takımı aradaki
farkı
>kapattı,nihayet atılan
>gollerle de beraberliği yakaladı.Ve son saniyelerde
>ufaklık topu tek ba?ına sürükleyip herkesi geçti ve galibiyet golünü
attı.Maç bitmişti,okulun taraftarları sevinç çığlıkları
atıyor,arkadaşları
>ufaklığı omuzlarında taşıyordu.
>Seyirciler stadyumu terk ettikten,oyuncular duşlarını alıp soyunma
odasına
>boşalttıktan sonra,takımın
>hocası ufaklığı bir köşede tek başına sessizce oturduğunu fark
etdi.Yanına
>gidip "Evlat,inanmıyorum.
>Bu gün bir harikaydın" dedi."sana ne oldu bunu nasıl yaptın anlat bana
"dedi.
>Hocasına bakan genç gözleri dolu dolu şunları anlattı:
>"Babamın öldüğünü biliyorsunuz.
>Peki onun gözlerinin görmediğini de biliyor muydunuz?"
>Delikanlı güçlükle yutkundu,Gülümsemeye çalıştı.
>"Babam bütün maçlara geldi.Çünkü görmediği halde beni desteklemek
istiyordu.
>Ve ilk defa
>bu gün beni görebilirdi.
>Ben bu fırsatı kullanmak ve oynayabildiğimi ona
>göstermek istedim!!!!!"
bir berber bir hata yaparsa, bu yeni bir tarzdır...
Eğer bir şoför bir hata yaparsa, bu bir kazadır...
Eğer bir doktor bir hata yaparsa, bu bir müdahaledir...
Eğer bir mühendis bir hata yaparsa, bu yeni bir atılımdır...
Eğer ebeveynler bir hata yaparsa, bu yeni bir kuşaktır...
Eğer bir politikacı bir hata yaparsa, bu yeni bir hukuk kuralıdır...
Eğer bir bilim adamı bir hata yaparsa, bu yeni bir keşiftir. ..
Eğer bir terzi bir hata yaparsa, bu yeni bir modadır...
Eğer bir öğretmen bir hata yaparsa, bu yeni bir teoridir...
Eğer bir patron bir hata yaparsa, bu bizim hatamızdır...
Eğer bir personel bir hata yaparsa, bu bir "HATA"dır
Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...
bir gelinlik getiriyorlar, duvaksiz
ama; ben nisanli degilim ki
hem ben beyaz rengi sevmem
civil civil giyinirdim
ben gelin olamam
daha oyuncaklarim eskimedi benim..
bu nasil dugun; kalabalik var, davul yok..
gelinler bas köseye oturur, benim bildigim..
nereye koyuyorsunuz beni..?
durun atmayin üzerime kara topraklari..
gelinligim kirlenir durun..!
toprak nemli üsütürüm, annem kizar
hem burasi cok karanlik
ben karanliktan korkarim
aman Allah'im ! böcekler
böceklerden korkarim
neden herkes beni birakip gidiyor ?
haykirsam duyarlarmi sesimi acaba ?
durun nereye gidiyorsunuz ?
beni almadan
yoksa artik topraklarmi meskenim oldu ?
yoksa..yoksa ben toprakla mi nikahlandim ?
annecigim sen hep cicek dikerdin
simdi beni dikiyorsun kara topraklara
ama ben acmam ki
dostlarim papatyalar nerde ?
hic olmassa onlarla topraklari paylasayim
toprak cok agir...
kimildayamiyorum...
öyle bir uyku var ki gözlerimde...
gözlerimi acamiyorum...
Aldığı 2 litrelik Coca Cola'nın kapağında "Tekrar deneyiniz" yazısını gören Karadenizli, önce denemeleriyle, sonra da açtığı davayla gündeme oturdu...
15 Eylül 2006 Cuma 15:32
Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz "Müvekkilim marketten aldığı 2 Lt.lik kampanyalı coca-cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve tekrar deneyiniz yazısını görmüş. Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. Bunun üzerine tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. Coca-Cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. Biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin YTL. maddi tazminat talep etmekteyiz" dedi.
Davadan haberdar olan Coca-Cola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına "Başka Şişede İnşallah" yazmayı düşündüklerini söyledi
Bir Dost'tan ...
Cay'i cok sevdigimi soyleyince, yasli bir teyze anlatti
gecenlerde,
Bak Hocam diye basladi soze ...
Cayin alt demligi evdeki kaynanadir; devamli kaynar durur..
Üst demlik evdeki gelindir; alt demlik kaynadikca o olgunlasir, demlenir...
Gelinin kocasi ise bardaktir; biraz kaynana doldurur onu biraz da gelin...
Cocuklar cayin sekeridir; tat verir...
Gorumce ise cay kasigidir; arada bir gelir ve karistirir gider...
Kaynataya gelince; o da bardak altidir; dokulenleri bir araya toplar...
Cay deyip te gecmemek lazim demek ki...durmak lazim ..
Hani tabu diye bi oyun var ya bazi kelimeleri kullanmadan sana verilen kelimeyi grubuna anlatacaksin... Iste arkadaslar bundan oynarken bakin nasil çuvallamislar....
))
Kelime: Mini etek
Erkek: Hani sen hep giyersin de, ben sana giyme derim ya...
Kiz: Don!
Topluluk: Ohaaaaa!
Kelime: Sümüklüböcek
- Hani bir hayvan var spiral seklinde bir kabugu var
- Salyangoz
- Hah ona çok benziyor, ama sen nezle olunca ne akar burnundan...
- Sümük
- Evet evet bu salyangoz benzeri hayvanda bundan var
- Nasil yani hayvanin sümügü mu var.
- Evet, karafatma nedir?
- Hamamböcegi
- Hah 2. kelimeyi kes
- Böc
- Yok yok kelimenin tamami
- Hamamböc
- Allah belani versin senin be...
Kelime: Besik
- Hani alttan titretiyorsun yavruyu?
- ??!!!!
Kelimealet (Tabu kelimeler: Ayak-deniz-vs vs KULLANILAMAZ)
- Gölün büyügüne girerken seyine ne takarsin?
- Pestemal ( Topluluk iptal )
Kelime: Kav
- Abi simdi kibritin üstünde ne yazar
- Atesle yaklasma
- Hayir allaan belasi, o tüp kamyonunda yazar, söyle ne yazar?
- Haa, taam hatirladim, vasati 40 çöp yazar
- oynamiyorum ben bu adamla...
Kelime: Kanis
Erkek: Bahçeye baglanan sadik 4 ayakli eleman var ya
Kiz: Köpek.
Erkek: Heh, onun küçük ve sirin olani.
Kiz: Doberman
Erkek: Ohaaa...
Kelime: Vatan haini
- Asker kaçaklari ne olur?
- Suçlu
- Hayir milli duygularla düsün
- *********haysiyetsiz,assagilik, namussuz?
Kelime: Operasyon
Kız: Hani adam beni yapti ya ben simdi ne oldum?
Cevap veren:o.....
Kelime: Tarla
A:Biz bugdayi nerden aliriz?
B: Devlet mahsul ofisi....
A: Oha hayvan, yuh be, moloz.
Kelime: Araba
A: Her gün bindigimiz sey?
B: At
A: ??
Kelime: Iska
- Kar topu savasinda Pelin'e atarim, o da egilir basini kaldirir ve ne der?
- Hayvan?
Kelime: makas
-böyle delikleri var parmagini içine sokuyosun sonra
oynatiyosun uçlari uzun hareket ediyo
-o ne ya (uzun süre anlattiktan sonra)
-lan gerizekali 2 deligi var onun içine parmak sokuyon
hareket ediyo
-burun
- ?
-karistirinca oluyo ööle
-salak ucu uzun mu !!????
Kelime:baraj
- hani futbolcular kalenin onune kurar macta...
- pusu...
- yuh!
Kelime: helikopter
- savasta yaralilari kurtarir
- doktor
- degil
- sihhiye
- degil, yukardan gelen bi sey
- ee... allah?
Kelime: eskimo
- kutupta yasarlar
- (hep bir agizdan) ayiiiiiii
- yok insan olanlari
- hee eskimo
Kelime: hamal
anlattigini sanan:hani otellerde bulunur.
anladigini sanan: zangoç
topluluk:yürü beaaaa kim tutar seni
Kelime: iskolik
-sen nesin?
-neyim?
-hani geç saatlere kadar kaliyosunya bankada!
-enayi!!!!
-yo ya..
-dangalak
-ya öyle demek istemedim ya!
Kelime: zil zurna sarhos( içki içilen bir gecede bi
gece )
çocuk : biz bu gecenin sonunda ne olacaz??
kiz:sevgili!!!
cocuk:
?
Kelime: yildiz
çocuk: sen ne olmak istiyorsun?
kiz: ünlü !
çocuk: baska?
kiz: star !
çocuk: onun türkçesi ne?
kiz: starin türkçesi yok ki!
çocuk: var yaw!!!
kiz: hee!! aktris
coccuk: off ya...
Kelime: Kapuska
-Bu ne yaa? Abi ben bunu anlatamam! (Pas dedikten
sonra,) igrenç i yemek..
-Kapuska !!!
Kelime: Yasemin'In Penceresi
Anlatici: "Hani böyle ünlü birisi var herkesi konuk
ediyor sonrada iste güzel anilar yasiyolar.
Cevaplayici: Çagla Sikel
Anlatici: Ne çaglasi oglum
Cevaplayici: Hani herkesi evine aliyo ya sonra da
Anlatici: Uff bosver devam edelim hüzünlü seyler
yasiyolar
Cevaplayici :..??!!
Anlatici: Hani kadinin adi bir çiçek adi sonra ikinci
kelime de evdeki bir
nesnenin adi?
Cevaplayici: Menekse'nin Donu
(Topluluk Iptal, Anlatici aglar)
Kelime: Pire
- .ötünde ne var ?
-
- Hani kafada da olur
- KIL!
- Hayir, hani böcek gibi bisey...
- Ipek böcegi!
- Uhaa....!!!
Kelime: Kara Dul
B: Ben en çok neden korkarim
N: ay ne biliim
B: Peki bööle duvarda yürür igrenç bisi
(çesitli börtü böcek isimleri sayar en sonunda Ha
tamam kirkayaaak!
B: Degil ya böle 8 ayakli
N: (inatla) Kirkayak iste
B: Ya nilüfer 8 ayakli bööle ip gibi bisi yapar onun
bi çesidi hani
Disisi çiflesince erkegi öldürür
N: (Aslinda tarantula demek ister , heyecanla) Tamam
buldum
N:Anakonda!!!!
kelime: papatya
- hani geçen yaz piknikte sana takmistim ya
-grup:?!?!?!?!?!?!?!?
kelime: Çöp Ögütücüsü
B: Sizin evde mutfakta, lavabonun altinda ne var
D: Boru
B: Hayir Baska
D: Cöp Kutusu
B: Kes
D: Kutusu
B: öteki
D: Çöp
B: hah!. Simdi ikincisi biseyi küçültmek.
D: Ufalamak
B: hayir! Baska, kesmek, parçalamak.
D: Ögütmek.
B: Hah! Kes onu
D: Ögüt, ögütcü, ögütücü,
B: Evet birlestir
D: Çöp Ögütücü
B: Hayir ek getireceksin
D: Çöp Ögütücü, Çöp Ögüten, Çöp Ögütmek,
B: Hayir, Ne içeriz,
D: Su
B: hah ona benziyor.
D: ....... Çöp Ögütücüsu!!!
(Süre çoktan bitmistir ve hala ugrasiyor olmalilar!)
kelime: kaftan
anlatankaf dagindan gitmek ister) hani masallardaki
dag.
cevaplayan:cudi dagi....?
anlatan: lan oglum 3 harfli bir dag...
cevaplayan: cud dagi..
ev halki komple yikilir tabii
kelime: Tamirat
A: televizyonunun çalismama sebebi ne olabilir?
B: bozulmustur.
A: hah! bisey bozulunca ne yaptirirsin?
B: tamir.
A: çok güzel! türet bunu.
B: neyini türetcem bunun be?
A: himzz..essegin büyügüne ne denir?
B: at
A: çok güsel.birlestir simdi ( umutlanmistir anlatici)
B: AT TAMIRI!!!
A: karti firlatir, mekani terkeder
kelime: Ters takla
B:Hani sen hep yaparsin ya.. TERSTEN..
M:hö? nasi yani.. tersten bisey yapmam ben saçmalama..
(süre biter)
B:ters taklaydi bee..
M:yuh artik.. ben durmadan ters takla mi atiyom??
Turkcellin yeni kampanyaları sakın kaçırmayın
Selamlacell; selamın aleykum yazıp 7532'ye gönderin,
aleyküm selam cebinize gelsin..
Muhabbetcell; "naber" yazıp 1515'e yollayın turkcell size
"iyidir senden naber" desin.
Ahiret yaz 2222'ye yolla! Ahiret soruları cebine gelsin!
Soruları doğru yanıtla ardından 5 vakit namaz kıl
cennete giden ilk 5000 kişi arasına gir
Cezacell; ceza yaz 3969'a yolla allah cezanı versin..
Acıktım yaz 6001 e gönder 1 adana 1 ayran cebine gelsin
Üşendim yazıp bir boşluk bırak ve üşendiğiniz
konunun ilk kelimesini yazarak 3292 ye gönder , türkcell yapacak
birini yollayıp sizin yerinize yaptırsın..
Petcell:öğretmek istediğiniz kelimeleri yazıp 6578 e msj
atın evde beslediğiniz kedi kuş köpek ve bilimum evcillere konuşmayı öğretelim...
Becell:bunun konumuzla alakası yok reklam olsun diye gönderdik
Han cell yazip 0000 a gonderin gratel gelsin
Ne bu kokanCELL: İşte bir süper servis daha! Günün
telaşı içinde oraya buraya koştururken birden burnunuza nefis bir
koku geldi. Neydi bu yemek neydi? Cep telefonunuzu çevirin kokunun
geldiği yöne ve bekleyin. "Fransız usulü, şaraba yatırılmış
ananas soslu hindi budu" cevabıyla merakınızı yenin.
Dilimin ucuCELL: Olacak şey değil, nasıl unutursunuz?! Hani
dünya yıkılsa bu ismi unutmanız mümkün değil. Ama
gelmiyor işte. Aslında dilinizin ucunda. Panik yok. Hemen çıkarın
cep telefonunuzu,çekin dilinizin ucunun resmini, az sonra öğrenin beyninizi kurcalayan ismin ne olduğunu.
Baklayı çıkarCELL: Karşınızda biri lafı geveleyip
duruyor ve her ne diyecekse bir türlü söyleyemiyor.
Boşuna "Çıkar kardeşim ağzındaki baklayı" demekle vakit kaybetmeyin.
Cep telefonunuzu karşınızda kıvranan zavallının ağzına tutun, derdi
neymiş öğrenin.
evde kalmışlara müjde! Adınızı soyadınızı yaşınızı ilinizin plakasını yazarak 2020'ye gönderin.
Ailenizin yerine turşunuzu biz kuralım!
TURŞUCELL
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
>Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail
atmaya karar verir.
>Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine
yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini
düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
>Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
>-Kime : Sevgili karıma
>Konu : Yeni ulaştım.
>Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim.
Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya
yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini
düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım
benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
>Not : Burası çok sıcak
Polis Telsiz Anonsları
Bunların Hepsi yaşanmış!
___________________________________
Göztepe soyak site'sinin önünden yürüyorum... Birden polis bir BMW'yidurdurdu... Polislerden biri indi diğeri de içerden bakıyor, ben de yanadöndüm bakıyorum öyle, enteresan geldi. Adam sarhoş falandı, biraz bakiimeğlenirim diye düşündüm...İçerideki polis birden megafonla; "Önüne dön, önüne dön, kendi tipine baksen soytarı" dedi..
___________________________________
Mecidiyeköy'de bir sabah erken, polis otosu arabanın tekine sesleniyor;
"Zabahınan ceza yazdırma zabahınan" (Sabah ile demek istiyor)
___________________________________
-Şoförün biri trafik sıkışık iken park yasağı olan yere direksiyonu kırar vedurur...
Polis; "Beyaz uno çek kardeşim park yasak!" gibilerinden bir anons yapar...
Şoför el kol hareketleri yardımıyla "Abi ekmek almaya geçiyom hemen çıkacam" der !.. Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polisanonsu patlatır; "Beyaz uno, ekmek nerde lan?"
___________________________________
Polisler arabayı sürenin tipine göre hitap etmesini de bilirler;
- Sarışın bayan saa çeker misiniz diyorum, lütfen!
- Beyefendi... Bıyıklı... Bekleme yapma!
- Deri ceketli.. Et benli.. Hade..
- Duymuyor musun lan! Gözlüklü zibidi!
___________________________________
Olay Çankaya'da geçiyor... Ankara'da patates soğan satan, megafonlu birkamyonet. Polis anons yapıyor; "06 MN 1945 ilerleeeeeee"
Kamyonetin megafonundan cevap geliyor; "Anlaşıldı tamaaam!.."
Cem Yılmaz Çocukken
Ben cocukken cok salaktim.
Edip Akbayram'in ismini Edi zannederdim. Yani o, benim icin "Edi Pakbayram"di.
Sabahlari kalktigimda aklimin hala yerinde olup olmadigini anlamak icin 2+2, 3+4 gibi toplama islemleri yapardim. Sonuclar dogru olunca da cok sevinirdim.
Dedemle parka gittigimiz bir gun TRT'ciler cekim icin oradaydi. Beni oynarken cektiler. Yayin gunu bizim aile jeneriginde gozuktugum cocuk programini izlemek icin televizyon basina gecti.Kendimi ekranda gorunce, "Beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gozyaslarina bogulmustum.
"Geri vites" kavramim yoktu. Sofor, kolunu koltuga atip arkaya dogru bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
Benden buyuk kuzenlerim dondurmacilarin dondurma kulahlarinin sivri kismiyla kulaklarini karistirdigini soylemisti. Inanmistim. Hala da kulahlarin sivri kisimlarini yemem. cope atarim.
Babaannem bir gun gelirse sevdigim dizilerin olmadigi bir gun gelsin istiyordum.
Abimle Karaoglancilik oynardik. O Karaoglan olurdu, beni de Bizans askeri yapardi. Sonra evire ceviredoverdi. cok muhim bir sey yaptigimi sandigim icin canim yansa bile hic sesimi cikarmazdim.
Yesil ve siyah zeytinin ayri agaclarda yetistigini sanirdim.
Bulmacalardaki, "Annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli ismini sigdirmaya calisirdim.
Anaokulunda patates baskisi yapmayi ogrenmistik. O kadar hosuma gitmisti ki, evde duvarlara, masa ortulerine filan basmistim.Ancak sanat merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son bulmustu.Hem gonlunu almak hem de el koydugu patateslerime kavusmak icin dahiyane bir fikirle ogretmenimin yanina gittim. "Annem" yazisini patatese oydurttum. Sevincle eve gelerek soyundum. Renkli boyalara batirdigim patatesi vucudumun her tarafina bastim. Sonra da annemin karsisina gectim. Beni o halde gorunce aglamaya baslamisti.
Madonna ile Maradona'yi kardes zannederdim. Kendi kendime, "Bunlarin babasi ne sansli be. Bir cocugu futbolun krali,biri muzigin kralicesi" derdim
Birinden ozur diledigim zaman Allah'in bana bir ozur verecegini sanirdim. Sakat olacagimi dusunup hemen "diledigim ozru " geri alirdim.
Kurban Bayrami'nda toplanan derilerden ucak yapildigini sanirdim. Ucaklarin dis yuzeyinin bu derilerle kaplandigi icin Turk Hava Kurumu'nun topladigini dusunuyordum. Ucak kacirma filmlerinde silahla ates edildiginde ya da bomba patladiginda, "Ayyy! Deri delindi!" derdim.
"Gil" diye konusanlari fakir
zannederdim.
Annem banyodan ciktiktan sonra babamin soyledigi, "Sihhatler olsun" lafini "Saatler olsun" diye anlardim. Bunun da, "Banyoda amma cok kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini dusunurdum. Annemin buna karsin niye sadece, Sagol" dedigini merakederdim. "Ne kibar kadin, derdim..
Komik İsimler
Satilmis PORTAKAL
Ahmet Mehmet VELI
Mukaddes CALISYE
Hakki KISAADAM
Kurtis SISKO
Omurlu DOGRUGIDEN
Oktay DOLMASEVER
Rustu DUZER
Gulhanim ELLERGEZER
Nabi DALGA
Sanayi HOROZ
Comert VARLIK
Oral USER
Masallah AKGUN
Haci SIRKINTI
Kayyum KONAKLI
Yagmur SAGNAK
Bora SAGNAK
Jinekolog Dr. KayaBILIR
Dis Hekimi Oya BILIR
Faruk ARTIK
Nazim ENGINAR
Tuccar ASLAN
Keklik ASLAN
Ari BALCI
Petek BALCI
Kaymak BAL
Avukat Guven KURTUL
Cemal MORDALGA
Muhterem OGRETMEN
Musa PASTIRMA
Kadir KILLI
Fatih IPTEKESEROGULLARI
Ayse DONSUZ
Yosma ALVER
Selma VEREN
Dunya MALIDUZDUR
Kibar ZORBA
Umit VAR
Jandarma KIZKACIRAN
Oznur PALAVRACI
Incil TEVRAT
Insaf YILDIRIM
Demir BAYGIN
Hayati KOPYA
Fazli KONT
Muhlis DUNYADAGULMEZ
Fikri FAIZ
Satilmis DONEKOGLU
Edenbulur YILMAZ
Recep DUDUKCU
Sakin ZEYTIN
Kibar DELI
Cebrail GORUR
Abdulhalim PIRASA
Behcet BECERIR
Cansin BIRICIK
Huriye YEDICOCUKLU
Istiklal YARATILIS
Guler GULER
Ali AL
Teslim SOYLEMEZ
Guclu KUVVETLI
Cetin CEVIZ
Sezer YAN
Parla YAN
Huriye DELERGECER
Seyla BOYNUINCEOGLU
Kose SICAK
Bucak SICAK
Tutam SICAK
Satılmış DAGDEVIREN
Satilmis BOSTAN
Gudbettin KUS
Sise INCE
Efsane CILEK
Rahime ISER
Herkul DEMIRTAS
Cemal PASA
Halim HARAP
Aziz CUBUGUUZUN
Fatma DONUKARA
Suleyman PEKYUMURTA
Adamin biri bir kahveye girer ve "Millet bana bakin!.. Size
söyluyorum!.
Tam 30 sene sonra ben bu kahveye yine geleciğim" der ve çıkar.
Kahvedekiler "Adam deli herhalde" diye fazla önemsemezler.
Ve aradan 30 sene geçer. Aynı adam kahveye yine gelir
ve der ki: -"Hatırladınız mı beni millet. Size demistim 30 sene once,
ben yine geleceğim diye. İşte geldim" der.
Kahvedekiler tabi ki şaşırır.
Adam devam eder. "30 sene sonra yine geleceğim bu kahveye" der. Ve gider.
Aradan bi 30 sene daha gecer. Nesil değişmiştir 30 sene onceki
insanlarin cocuklari kahvede oturmaktadir artik. Adam
kahveden içeri girer. "Bana Bakın Millet Ben Sizin babalariniza
söyledim. Size de söyluyorum 30 sene sonra ben bu kahveye yine
gelicem" der ve çıkar.
Kahve milleti gene bunu takmaz. Aradan 30 sene geçer
ve adam yine gelir. "Beni hatırladınızmı millet 30 sene önce tekrar
gelicem demiştim, işte geldim ve 30 sene sonra gelip sizin cocuklarinizada
aynı şeyi söylicem" der ve gider.
Aradan bi 30 Sene daha geçmiştir. Ve adam yine Kahveye gelir.
"Bana Bakın Millet Ben sizin dedelerinize söyledim.
Babalariniza söyledim, şimdi size söylüyorum tam 30 sene sonra ben bu
kahveye yine gelicem" der ve gider.
İçlerinden birisi "Arkadaslar bana bu olayi dedem anlatmisti.
Gelin hocaya gidelim, bu adam niye ölmüyor, nedir bunun
hikmeti? diye soralım" der.
Ve bir hocaya giderler. Hocaya durumu anlatirlar.
Hoca "Ben bu gece rüyaya yatayim. Azrail ile konusayim. Bakayim niye
canını almıyor bu adamın, size yarın haber veririm" der.
Ve gece olunca hoca ruyaya yatar. Rüyasinda Azrail ile
konusur. "Ya Azrail!. Sen bu şahısın canını niye almıyorsun"
Azrail "Zamanında bu adam bir dilek diledi. Ve bu dilegi kabul
oldu.Onun icin" der.
Hoca
"Ne diledi Ya Azrail" diye sorar .
Azrail, "Allah'ım bana milli piyangodan büyük
ikramiye çıkana kadar canımı alma diye diledi" der.
Hoca "E Allah istese buna büyük ikramiyeyi cikartamaz mı?"
Azrail "Çıkartmasına çikarir da!.......
ADAM BİLET ALMIYOR Kİ......."
>Allahim...
> >Karimi her turlu tehlikeden koru,gerekirse ben
> >tehlikeye atlayayim.Onu hic yorma,gerekirse ben yorulayim
> >O calismasin,ben calisayim
> >O hasta olmasin,ben olayim...
> >Allahim o aldatmasin,ben aldatayim
> >Benim guzel karim dul kalmasin,ben kalayim...
> >> >Elhamdurusu ile
> >Kizlar surusu ile
> >Sabah birisi ile
> >> >Aksam yenisi ile..
Fahrettin Kerim Gokay, Istanbul Belediye Baskanligi zamaninda FIRIN'lari geziyormus.
Kendisine, agzi oldukça bozuk bir firinci pasta ikram etmis.Fahrettin Bey, söyle bir tadina bakmis ve
-"Himmm!Çok güzelmis, hangi margarini kullandin buna?"
Firinci pis pis siritarak:
-" SANA koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almis ve devam etmis:
-"Ben de bütün firincilara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar !.."
İnsanın eşi olmalı, bakarken yüreğinin kabardığı, gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...aşık olduğu bir eşi olmalı!
Sabah gözlerini açtığında, yanında olduğunu görüp, şükürler etmeli Yaradana. Koklamalı saçlarını. Uyuyan eşine şefkatle bakıp, usulca dokunmalı yüzüne, varlığını hissedebilmek için. Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla. Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...kramplar girmeli midesine, onsuzluk aklına geldikçe!
Rüzgar onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini. Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için. Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği. Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi. Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli. Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.
Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...vs. Güven duymalı, herşeyiyle. Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak. Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da...
Bir eşi olmalı insanın!!!
Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye başlamalı. Seni şimdiden özledim!!!
Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı...aşkla karşılamalı, hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp, öpmeli, yıllarca uzak kalmışcasına! Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın, bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında. Verdiği hiç bir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı, daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli. Mutluluk saçmalı etrafına.
Bir eşi olmalı insanın, cennetten köşe almışcasına sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı, çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı!!!
**************************************************
Fıkra Gibi No..:1
Fıkra Gibi Adı..:Söför
Malum servis söförümüz trafikte hareket edemez halde beklerken (gayetde haklıydı çünkü önündeki arabalar kuyruk olmustu) arkadan kornaya abanan araç sahibine camdan sarkarak 'Pokemon'muyum lan ben arabaların üzerinden uçayım' diye bağırarak tüm servisi yere yıkmıştı.
Fıkra Gibi No..:2
Fıkra Gibi Adı..:Erkekte Küpe
Bir Taksinin içerisinde geçen bir konuşma !
- Küpe mi takıyosun sen ? (dikiz aynasından zorlukla görüyor.)
- Ha evet.
- Baban kızmıyor mu ?
- yok kızmıyor.
- Benim oğlan yapıcak bi tarafına sokarım o kupeyi..
- Hmm ben sağda iniyim.
Fıkra Gibi No..:3
Fıkra Gibi Adı..:Babaanne
Yetmiş sekiz yaşında, tonton bir babaannem var. Ne kadar modern olsa da gelişmiş teknolojiye ayak uydurmakta epey zorlanıyor. Buna en güzel örnek evimi aradığında telesekretere bıraktığı not.
- 'Babaannesi aradı dersiniz.'
Fıkra Gibi No..:4
Fıkra Gibi Adı..:Katı, Sıvı, Gaz
Olay, bir arkadaşımın annesinin gözetmen olarak bulunduğu ilkokulu dışardan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor. Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş; acıyor dama. 'Maddenin üç halini yazınız' sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor: ' Katı, Sıvı, Gaz.' Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kagıtları okunurken gerçekleşiyor. Sorunun cevabı, kagıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:
- Katır, Sığır, Kaz
Fıkra Gibi No..:5
Fıkra Gibi Adı..:Printer
Sene 1992, üniversite yılları. Anneannemin haç parasıyla zar zor bir bilgisayar kapatmışız ama printer'a para kalmamış. Akşam vakti printer'i olan bir arkadaşa gidip aleti ödünç aldım, eve dönüp proje çıktısı alacağım.Ankara'da her kış olduğu gibi yerler yine buz. Kayıp düşer de alete bir zarar veririm korkusuyla bir taksiye bindim. Daha iki dakka olmadan polis çevirdi, taksici kenara çekti, sonra arabadan indi, kimliğini gösterdi. Ben kucağımdaki cihazın inmemek için uygun bir bahane olduğu düşüncesiyle elde kimlik arabada bekledim. Polis abi geldi, kapıyı açtı, ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- O ne len ööle?
- Printer (yanindaki öteki polise dönerek) Ecnebi oğlum bu. Sonra gülümseyerek kapıyı kapattı. Güle güle manasına ikisi birden el salladılar, tekrar yola koyulduk. 500 metre kadar gittikten sonra söför gene kenara çekti, çünkü gülmekten arabayı kullanamıyordu.
Fıkra Gibi No..:6
Fıkra Gibi Adı..:Düzen
Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyor: 'Bu düzen değisecektir' Bir vatandaş bağırmış: 'Düzen hayatından memnun; düzülen ne zaman değişecek?'
Fıkra Gibi No..:7
Fıkra Gibi Adı..:Taksici
Nasıl yağmur nasıl fırtına, adam bir taksiye el kaldırır, taksi durur.. Adam gideceği yeri söyleyince, taksici kızarak 'ohoo orası çok yakın alamam seni' der ve gazlar gider.. Adam çok bozulur ama sonra bir sekilde evine gitmeyi başarır.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi durağındadır ve üçüncü sıradadır.. Hemen plan yapar ve ilk taksi söförüne yanaşır:
- Ataköye kaça götürürsün ?'
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama bir kere verirsin.
- Hadi be sapık mısın, defol.. Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır
- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama bana bir kere verirsin
- vay sapıkkk vayy defol sıra üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.. Adam yanaşır:
- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Peki sana 20 milyon veririm ama bir sartım var
- Nedir ?
- Giderken diğer taksicilere el sallıyacaksın
- Ayıbettin abi tabii...
Fıkra Gibi No..:8
Fıkra Gibi Adı..:Bot Ne Kadar?
Abimiz deri, yarım bot ve koyu kahverengi ayakkabıyı alıp kasaya yanaşıyor... Kasadaki bayan botları poşete koyarken, sayın Abimiz de soruyor;
- 43 lira değil mi?...
- Kız, 'Ne münasebet' der gibi bakıyor ve 'Bunlar orijinal deri...İndirimli fiyatı 180 lira...' Abi'mizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına denk geliyor;
-Olur mu hanımefendi, altında 'Size 43' yazıyor...
Fıkra Gibi No..:9
Fıkra Gibi Adı..:Polise Veririm
Ünlü güftekâr ve tamburî Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da çok güzel endâmlı, alımlı, çalımlı bir bayan yürüyormuş. Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:
- Aman Ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü. Kadın omuzunun üzerinden arkasına söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
- Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir...' Ve daha neler ne dil dökmeler. .. Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat Bey'e dönerek:
-Şimdi polise veririm! Deyince: Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatarak
- Aman hanımefendi, ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise?
Fıkra Gibi No..:10
Fıkra Gibi Adı..:Hediye Cola
Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz 'Müvekkilim marketten aldığı 2 Lt.lik kampanyalı cocacola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve tekrar deneyiniz yazısını görmüş. Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. Bunun üzerine aynı şişe kapağında tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. CocaCola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. Bizde bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin YTL. Maddi tazminat talep etmekteyiz' dedi. Davadan haberdar olan CocaCola yönetimi adına açıklama yapan bir sirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına ' Başka şişede inşallah ' yazmayı düşündüklerini söyledi.
Fıkra Gibi No..:11
Fıkra Gibi Adı..:Sikip Durağı
Sene 1968, İstanbul Bahçelievlerde Skip tükenmez kalemlerinin fabrikası var ve önünde de 98 no lu otobüslerin durduğu otobüs durağı. Bu durak Bahceli evlerden sonraki ilk durak ve anlatacağım olay gerçekten yaşanmış olay. Otobüsle Bakırköyden Güngörene giderken Bahcelievler durağında otobüse çok güzel bir bayan bindi. Tam biletini alacağı zaman otobüs hareket etti. Bayan biletçiye bir şirinevler bileti verirmisiniz diye sordu. Biletçi bu otobüs Şirinevlere gitmez deyince bayan durdurun otobüsü ineceğim dedi. Biletçinin cevabı hayli ilginç oldu.
- Hanım, hanım kalktı birkere sikip te indirecegiz. Bu lafı duyunca kadının yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim ( bu arada skip otobüs durağının adı )
Fıkra Gibi No..:12
Fıkra Gibi Adı..:Hamile Bayan
Gerçek Avustralya Mahkeme Gündemi 12659
- Hamile Bayan Davası Yaklaşık 8 aylık hamile bir bayan otobüse biner. Karşısında oturan adamın ona gülümsediğini farkeder. Hemen başka bir koltuğa geçer. Bu sefer gülümseme sırıtmaya dönüşür ve bayan da tekrar yer değiştirir. Adam daha da eğleniyor gibidir. 4cü yer değiştirmede adam kahkaha atar, bayan ,şoföre şikayet eder ve o da adamı tutuklattırır. Olay mahkemeye intikal eder. Hakim adama ( yaklaşık 20 yaşındadır ) söyleyeceği bir şeyi olup olmadığını sorar. Adam cevap verir.'' Sayın Hakim , şöyle oldu: Bayan otobüse bindiğinde durumunu farkettim. Üstünde ''Çift Nane İkizleri Geliyor '' yazısı olan bir reklam afişinin altına oturdu ve ben sırıttım. Daha sonra kalktı ve üzerinde ''Logan'ın ağrı kesici merhemi şişikleri azaltır '' yazılı afişin>altına oturdu , ben de gülümsemek zorunda kaldım. Daha sonra '' William'ın büyük çubuğu yaptı '' yazan deodorant afişi altına oturunca kendimi çok zor tuttum. Fakat , Sayın hakim , dördüncü defa kalkıp '' Goodyear kauçuğu bu kazayı önleyebilirdi '' afişinin altına oturunca.... ben koptum. DAVA DÜŞMÜŞTÜR.
Fıkra Gibi No..:13
Fıkra Gibi Adı..:Müşteri Her Zaman Haklımı ?
Tüketici hakları konusunda 'Müşteri her zaman haklı mı?' sorusunu irdelerken çeşitli ülkelerdeki mahkemelik olayları araştırmışlar ve buldukları belgelerden birisi. Olay gerçek... WorldPerfec (Bilmeyenler için yazıyorum, bilgisayar, elektrikli daktilo gibi aletler için program yapımcısı)... Bu Şirketin müşteriye yardım hattında banda alınmış bir telefon konuşmasını okuyacaksınız. Bu konuşma sonrası WorldPerfect görevlisi işinden kovuluyor. Kovulan görevli WorldPerfect'i kendisini 'Gerekçesiz' işten çıkardığı için mahkemeye veriyor. İşte bu konuşmanın deşifresi.
-WorldPerfect yardım hattı, buyrun, nasıl yardımcı olabilirim.
-WorldPerfect`te bir sorun oldu.
-Nasıl bir sorun?
-Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti.
-Gitti mi?
-Yokoldu!
-Ekranda şu anda ne görüyorsunuz?
-Hiç bir şey.
-Hiç bir şey mi?
-Yazdığım hiç bir şey ekrana çıkmıyor.
-Hala WorldPerfect programında mısınız yoksa programdan çıktınız mı?
-Bunu nereden bileyim.
-Ekranda bir 'C' harfi görüyormusunuz?
-Bir 'hece' mi..
-Boşverin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı?
-Söyledim ya hiç bir sey yazmıyor.
-Monitör üstünde yanan bir lamba var mi?
-Monitor ne?
-Ekranı olan yer, televizyon gibi... Çalıştığınızı gösteren küçük bir lamba var mı?
-Bilmiyorum.
-Monitorün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. Görebiliyor musunuz?
-Evet.
-Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlımı bana söyleyin.
-Bağlı.
-Harika. Monitorün arkasına bakınca bağlı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi?
-Görmedim.
-Tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonun da bağlı olması lazım.
-Evet buldum.
-Tamam, şimdi onu takip edin bilgisayara bağlı mı diye bakın.
-Kabloya ulaşamıyorum.
-Ulaşmayın, bağlı mı diye bakabilir misiniz?
-Olmuyor.
-Bir seyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına baksanız...
-Eğilmek dert değil, karanlık olduğu için bakamıyorum.
-Karanlık?
-Ofisin ışıkları kapalı, pencereden gelen ışık yetmiyor.
-Ofisin ışıklarını yakın.
-Yanmaz.
-Neden?
-Elektrikler kesik.
-Elektrikler mi kesik. Tanrım..! (kısa bir sessizlik) Bilgisayarın kutusu, kitapları her şeyi duruyor mu?
-Evet dolapta.
-Şimdi bilgisayarı sökün, aynen aldığınızdaki gibi paketleyin ve aldığınız dükkana iade edin.
-Durum bu kadar kötü mü?
-Korkarım öyle!
-Peki tamam. Onlara ne diyeceğim?
-'Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalım' diyeceksiniz...
Fıkra Gibi No..:14
Fıkra Gibi Adı..:Komik Kaza
Barbaros bulvarında olmuş bir olay... Arkadaşlarla öyle Barbaros bulvarında yürüyorduk. Bir anda yanımızdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladı' filan demeye kalmadan, minibüs kafadan elektrik direğine bindirdi. Hemen koştuk, yardım edelim diye. Minibüse ulaştığımızda manzara şuydu: Yolcuların kiminin kası açılmıs, kiminin dudağı patlamış... Dağılmış vaziyetteler yani. Ama bir tuhaflık var. Çünkü o hallerine rağmen, gözlerinden yaşlar gelecek şekilde gülüyorlar. Biz ne yapacağımızı şaşırdık. 'Ne oldu?' diye sorduk. Bir iki tanesi, güçlükle 'Şoför, şoför...' diyebiliyor ama yine gülmeye başlıyorlar. Bu şaşırtıcı manzaranın aslını öğrenebilmek için 2,3 dakika geçmesi gerekti. Meğer şoför, tükürürken minibüsten düşmüş. Hani, bizim şoförlere özgü, giderken kapıyı açıp dışarı tükürme hareketi vardır ya. Baba, dengeyi tutturamamış, tükürükle beraber, gümbürt aşagı düşmüş. Minibüs de kontrolden çıkıp direğe bindirmiş.
Fıkra Gibi No..:15
Fıkra Gibi Adı..:Heee Diyirem...
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanlara ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır Bey anlatıyor... Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
- 'Kardeşim sizin anlattıgınız kimi yapirem fegat program düzgün çalışmiir.' Teknik servis elemanı sorar:
- 'Nasıl yapıyorsunuz?'
- 'Senin anlattıgın kimi.'
- 'Hata ne?'
- 'Yazdıgım bilgiler kaydetmeme ragmen saklanmiir.'
- 'İşlem basamaklarını tek tek anlatır mısınız?.'
- 'Tamam' diyor ve başlıyor, anlatmaya.
- 'Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıhtan sonra senin anlattıgın kimi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir: Kaydetmek ister misiniz? E / H yazısı çıkir. Ben de diyirem Heeee...'
Fıkra Gibi No..:16
Fıkra Gibi Adı..:Ampul
Burasi Turkiye; Olayın kahramanları, iki üniversite öğrencisi. Koyu geyik muhabbetinin döndüğü akşamlardan birinde, bu iki kafadar bir iddiaya girer. Delikanlılardan biri, odanın tavanında asılı olan ampulü kendi ağzına tamamen sığdırabileceğini iddia eder. Evet yanlış okumadınız, bildiğiniz 100 mumluk ampulü. Ve sığdırır da. Ancak bir sorun vardır. Ampulü ağzından geri çıkaramamaktadır. Öbür arkadaşı hayret eder, o da evdeki başka bir ampulü ağzına sokar ve tabi ki o da çıkaramaz. Bu iki kafadar hastanenin yolunu tutmaya karar verir. Ağızlarında ampul olduğu halde bir taksiye atlarlar. Konuşma zorluğu çekerek güç bela taksiciye dertlerini anlatırlar. Taksici bir taraftan gülme krizi geçirirken bir taraftan da 'nasıl olur abi ya, uğraşsanız çıkar, bir asılın şöyle, şaka mi yapıyonuz ?' diye söylenmektedir. Neyse akşamın bir yarısında acile gelirler. Taksiciyle ayrılırlar, doktorlar çocukları beklemeleri için bir odaya alır. Veeee aradan 15 dakika geçmeden taksici kapıda görünür, ağzında ampulle. Amcam çocuklara inanmamış, açık olan bir marketten ampul almış ve denemiştir !! PUAHHHHHH hehehehheehe
Fıkra Gibi No..:17
Fıkra Gibi Adı..:Nataşa
İzmirde 15 yıl kadar oluyor maçta yanıma süzme Karadenizli müthiş çenebaz bir vatandaşımız düştü. Günün olayı idi Nataşa konusu. Evli idi, onun da ilgisi vardi Nataşalara.. Dayanamadım sordum. 'Karınızı aldatmak nasıl bir duygu ' diye acaba? Suçluluk duymuyor muydu? Verdiği cevap şu oldu:
- Onlar da karı diye yıllarca bizi aldatmışlardur da! '
Fıkra Gibi No..:18
Fıkra Gibi Adı..:Poşetteki Kuş
Bu bizim arkadaş bir zaman kuş almış bir yerden. Poşete koymuş deli. Tam eve gidecek, yolda babasını görmüş. O da eve gidiyormuş. 'Baba sen bunu al götür eve' demiş. Babası da eve gelince annesine pazardan getirdiği poşetleri vermiş, yanında da bizim arkadaşınkini. Ne bilsin annesi hepsini buzdolabına koymuş. Neyse bizim deli arkadaş eve gelmiş, babasına poşeti sorunca ' Buzdolabında' demiş babası. Hemen kuşu poşetten çıkarmış ama hayvan kaskatı kesilmiş. Babası benzin damlatmış ağzına biraz. Kuş 2 dakika sonra havalanmış ama pencereye varmadan küt diye yere yapışmış.
-Babası: 'Benzini bitti'
Fıkra Gibi No..:19
Fıkra Gibi Adı..:Erkekler seksten sonra ne yapar?
Son istatistikler: Erkekler sex den sonra ne yapar?
-2% birşeyler yer.
-3% sigara içer.
-4% duş alir.
-5% uyur.
-86% kalkar, giyinir ve evine karısının yanına gider.
Fıkra Gibi No..:20
Fıkra Gibi Adı..:İmtahan Soruları
Temizlikçi bir kadın dışardan İlkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisinden sorular ve cevaplar şöyle
-Soru 'Mide ne iş yapar?'
-Cevap 'Sindirim yapar, yediklerimizi ögütür.'
-Soru 'Akciğer ne iş yapar?'
-Cevap 'Solunum yapar, Bizi yaşatır.
-Soru 'Kalp ne iş yapar?
-Cevap 'Dolaşım yapar.
-Soru 'Beyin ne iş yapar?
-Cevap 'Bizim apartmanda kapıcılık yapar...
Batil Inanclar (Kocakari Laflari)
Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
- Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
- Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir.Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
- Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
- Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
- Ölüye talkın verilirken can gelir, kalkmak ister,başına tahtaya çarpar.O zaman ölü "eyvah ben ölmüşüm" der.
- Ölen bir kişinin etleri ölümünden 40 - 52 gece sonra kemiklerinden ayrılır.Ölünün etleri kemiklerden kolay ayrılsın diye o gece evinde dua edilir.
- Bir kişi gömüldükten sonra ruhu 7 gün evini ziyaret eder.
- Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse,ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
- Rüyada ölü görmek diriye işarettir,misafir gelir.
- Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir,insan çabuk ölür.
- Eve ölü girmesi iyi değildir, eve dışarıdan ölü getirilirse o evden birbiri ardı sıra üç ölü çıkar.
- Resim yapmak günahtır, resim yapan kişi ahrette ona can verecektir.
- Resim olan yerlerden melekler kaçar.
- Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
- Mezarlıktan ağaç kesilmez.Ağaçta cin olduğuna inanılır.
- Mezarlıkta yatılmaz.
- Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
- Mezara toprak atılırken elden ele kürek verilmez.
- Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak kaynayan sütün altına atılır.
- Kırık ayna uğursuzluktur.
- Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
- Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
- Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
- Ezan okunurken bacak bacak üstüne atılmaz.
- Mezarlıktan taş,toprak alınmaz.
- Köpek uluması ölüme işarettir.
- Ölü gömülene kadar ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, eve su getirilmez.
- Mezarlık genişletilemez,çünkü ölü sayısı artar.
- Ölünün elbiselerini giyenin ömrü uzar.
- Ölü bulunduğu odadan yıkanmaya götürülürken yatağına bir baş soğan konur.
- Kefen makasla veya bıçakla kesilmez.
- Ölü evden çıkarılmadan üzerinden kedi atlarsa ölünün hortlayacağına inanılır.
- Evde namaz kılınırken seccadenin önünden bir hayvan geçerse namaz bozulur.
- Kırda namaz kılınırken namazdan önce bir taş veya sopa dikilir (öne hayvan geçmemesi için)
- Mezarlıkta sigara içilmez.
- Bir kimsenin bitlenmesi yakın zamanda öleceğine işarettir.
- Ölü olan evin komşuları evlerindeki suları dökerler. Aksi halde birbiri sıra ölümler meydana gelir.
- Yatak katlanırken baş taraftan katlanmaz, ayak tarafı önce katlanır. Baş tarafından yalnız ölünün yatağı katlandığı için o yatakta yatan kimse ölür.
Hayvanlarla İlgili Halk İnançları:
- Ev yılanı o evin bekçisidir.
- Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz,seller olur.
- Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar .
- Bir evin başında baykuş öterse,o evde biri ölür yada bir yıkım olur.
- Kurtlar uluyunca inekleri yemesinler diye gökten ağızlarına yiyecek düşer.
- İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa yada ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
- İnek ilk yavrusunu doğurduğu zaman onun "ağız" ı (ilk sütü) evden çıkarılmaz,aksi halde ineğin sütü kesilir. Sütün içerisine kömür atılıp öyle verilir.
- İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
- İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
- Bir kimsenin önünden kara kedi geçmesi uğursuzdur.
- Baykuş ötmesi uğursuzluktur, yanan bir odun alınarak baykuşa atılmalıdır.
- Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
- Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir,yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
- Çakal ulumaya başlayınca hava açacak,günlük güneşlik olacak demektir.(Bir başka inanca göre yağmur yağarmış)
- Bir kişi gerdeğe girmeden önce yanlışlıkla kediye basarsa başarısız olur.
- Yılan canlı canlı ateşe atılırsa yağmur yağar.
- Bir evin önünde karga öterse o eve haber gelir.
- Rüyada akrep görmek iyidir.
- Kedi ile aynı yerde yatmak doğru değildir.Kedi insanın ruhunu çalar, ömrünü kısaltır.
- Karga öttüğünde kar yağacağına inanılır.
- Köpeğin vakitsiz gece havlaması,horozun vakitsiz ötmesi,öküzün gece böğürmesi kötü şeylere işarettir.(Düşman saldırısı,deprem, doğal afet vs.)
- Köpek havaya doğru bakarak havlarsa kan dökülecek demektir.
- Güvercin, kumru, kırlangıç, leylek öldürmek günahtır.
- Kuzular satılıncaya kadar yabancılara gösterilmez.
- Avlanan hayvan başkasına verilmez,verilecekse karşılığında demir para alınır.
- Yılan görmek uğurludur.
- Keklik görülmesi uğursuzluktur.
- Horoz öttüğünde yağmur yağar.
- Baykuşun bir eve konması o ev için uğursuzluktur.
- Tavuğun horoz gibi ötmesi uğursuzluktur, öten tavuk kesilir.
- Kediyi Hz. Ali sıvazladığı için hiçbir zaman sırtüstü düşmez.
- Kesilen kurbanın kemikleri kırılmaz.
- Kurbanın kanı kanı ve kemikleri gömülür.
Ocak ve Ateşle İlgili Halk İnançları:
- Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
- Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
- Ateş yanan yere cinler girmez.
- Ateş sönünce cinler, periler ocak başına toplanır.
- Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
- Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
- Sacayağı boş bırakılırsa şeytanlar yemek pişiriyor denir.
- Sacayağı boş bırakılırsa o evde ölü suyu kaynar.
- Tencerede su boşuna boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
- Akşam evden dışarı ateş verilmez.
- Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.
- Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
- Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
- Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
- Külün üstüne su dökülmez,işenmez.
- Gece kül dökülmez, evin bereketi kaçar.
- Hayvan ve insan pisliğinin üstüre kül dökülmez.
- Yağmurun dinmesi için avluya sacayağı atılır,sacayağının ortasına da bıçak saplanır.
- Sönmüş ocağın yanında yatmak günahtır.
- Gece külün yanından geçilmez, üstünden atlanmaz, şeytan gelir.
- Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
Tarım ve Bitkilerle İlgili Halk İnançları:
- Karaağaçtan düşen yaşamaz.
- Karaağaçtan beşik,sandık yapılmaz.
- İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
- Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
- Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
- Üzümün tanesini,karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
- Zeytin kutsaldır.
- Ulu ağaç altında tek başına uyumak iyi değildir.
- Ekin ekili tarlada işenmez,cinsel ilişkide bulunulmaz.
- Ekin savrulurken harmanın içerisinden geçilmez, geçilirse harmanın bereketi azalır.
- Ekin ekmeye, ekin biçmeye giden kimselerin önceden yıkanması, abdest alması uğur getirir.
- Ceviz ağacının gölgesinde yatan kişi beceriksiz başarısız olur.Ceviz ağacı çevresinde olup biten her şeyi resim gibi işlermiş.Kesildiği zaman urlarındaki işaretlerle tüm gizlilikleri açığa çıkarmış.
- Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
- Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.
- Yoğurt veya süt dışarıya verilirken üzerine üzerlik, kömür, yeşil yaprak konulmazsa ineğe nazar değer.
- Dut ağacı dibinde yatmak, oturmak doğru değildir, cin çarpar.
- Hamur yoğururken dışarı hamur sıçrarsa misafir gelir.
- Su kabağının çok olduğu evde ölüm olayı da çok olur.
- Buğday çok olan evde ölüm az olur.
- Tarla sınırında uyuduğunda insanı ağırlık basar, çarpılır.
- Zeytin ağacının altında uyuduğunda insanı ağırlık basar.
- İncir ağacının altında yatan insanı ağırlık basar.
İnsan Vücuduyla İlgili Halk İnançları:
- Diş düşürülünce o dişi kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı yada gömmeli.
- Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir,insanın kısmeti kapanır.
- Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
- El yıkanırken önce sağ elden başlamalı,önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
- Tokalaşırken yada birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
- Çorap giyilirken ayağın Kıbleye doğru uzatılması doğru değildir.
- Çorap giyilirken önce sağ ayak giyilir.
- Burun kaşınırsa kişi hakkında dedikodu yapılıyor demektir.
- Sağ avuç kaşınırsa para gelir, sol avuç kaşınırsa elden para çıkar.
- Akşam tırnak kesilmez.
- Akşam sakız çiğnenmez,akşam çiğnenen sakız ölü etidir.
- Ayak kaşınınca yolculuk var demektir.
- Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
- Hamile kadın aş ererken neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.
- Akik taşı kanamayı keser,insanı yoksulluktan kurtarır.
- Henüz bir yaşını doldurmamış kişi abdestsiz iki kişi arasından geçerse vücudunda yaralar oluşur.
- Sol kulağın çınlaması zenginliğe işarettir.
- Sağ kulağın çınlaması sağlığa işarettir.
- Gözün seğirmesi olumsuzluğa işarettir, çevrede ölüm meydana gelebilir.
- Kulağın çınlaması birisi tarafından anılmaya işarettir.
- Bacak bacak üzerine atmak günahtır.
- Üst çenenin önündeki dişlerden birisi düşerse ana babadan birisinin öleceğine inanılır.
- Sağ üst azı dişi düşerse ağabey yada amcanın öleceğine inanılır.
- Sol üst azı dişi düşerse evlat yada kardeşin öleceğine inanılır.(Diş ile ilgili inançların gerçekleşmesi için sadaka verilir, sabah kahvaltıdan önce kuşlara yem verilir)
- Avuç içi kaşınırsa bir yerden para geleceğine işarettir.
- Kesilen saçın üzerine basılmaz, basılırsa o kişinin başı ağrır.
- Kesilen saçları kuşlar alıp yuvalarına götürürlerse o kişinin başı ağrır.
Gökcisimleri ile İlgili Halk İnançları:
- Gece gizlice ay ışığında,gölgede yıkananlar ay gibi parlak olur.
- Ayın yansımasının vurduğu su içilmez.O suyu içenin başına mutlaka bir kötülük gelir.
- Yıldız kaydığında bir insan ölür.
- Dolunayda doğan çocuk uğurludur,geleceği ışıklıdır.
- Dolunayda doğan kızlar ay gibi parlak ve güzel olur.
- Gece aya doğru tükürmek, sövmek uğursuzluk getirir.
- Güneş batarken uyuyanın ömrü kısalır.
- Gün dönümünde tarım işleriyle uğraşılmaz, düğün dernek yapılmaz.
- Güneş tutulacağı zaman hayvanlar korkudan bağırırlar,güneşin tutulacağını önceden sezerler.
- Güneş güzele vurur.
- Ay eskisinde ekilen sebze ve meyveler verimli olur.
- Ay hilal halinde iken iki ucu aşağı olursa o ay yağmurlu, yukarı doğru olursa kurak olur.
- Güneş batarken (zaval zamanı) çocuğu ölen kişi su içmez.
- Ay yeniye geçmeden tohum ekilmez,ekin biçilmez.
- Aysız günlerde ağaç kesilmez,kesilirse kerestesi dayanıklı olmaz.
- Aysız günlerde diş çekilmez.
- Aysız günlerde yaylaya çıkılmaz, yayladan inilmez,ormana gidilmez.
- Gün batarken yemek yiyenin bahtı kararır.
- Akşamüstü yemek yiyenin anası babası ölür.
- Yıldız kaydığında evliyaların buluştuğuna inanılır.
Doğum ve Kırkla İlgili Olan Halk İnançları:
- Kırklı kadın evden fazla uzaklaşmaz.
- Kırklı kadın gece evinden dışarıya çıkmaz.
- Kırklı bebeğin başının altına Kuran, muska, bıçak, çörek otu konulur.
- Kırklı kadının yattığı odaya kibrit ve süpürge konulur.
- Kırklı kadın gece yalnız bırakılmaz.
- Kırklı kadın kırkının çıkacağı gün üç yakın komşuya gider, daha sonra evden uzaklaşabilir.
- Kırklı kadınlar ve bebekleri birbirleriyle karşılaştırılmaz.
- Kırklı çocuğu görmeye gelen kişi, kırk basmaması için demir veya kağıt para verir.
- Kırklı çocuğun yanına kedi veya köpek sokulmaz, aksi halde "al" basar.
- Kadın ve geyik kırlı olursa karşılaştırılmaz, aksi halde kırları karışır. Geyik yedi yılda bir yavruladığından kadının da yedi yıl çocuğu olmaz.
- Kırklı çocuk yalnız bırakılacağı zaman başucuna bıçak, soğan, sarımsak bırakılır.
- Üzerinde para yada altın bulunan bir kişi kırklı çocuğun yanına sokulmaz. Eğer çocuğun yanına gelirse para veya altın, çocuğun başucunda bir süre bekletilir.
- Kırkı çıkmamış kadın bir eve gittiğinde mersin yaprağı batırılmış suyu gittiği eve döker, daha sonra eve girer.
- Gelin alayı kırkı çıkmamış kadının evinin önünden geçerse gelinin çocuğu olmaz.
- Kırkı çıkmamış kadının bulunduğu eve değirmenden un getirilmez.
- Kuzular kırkları çıkıncaya kadar kimseye gösterilmez.
- Kırklı kadının başucunda gece ışık yakılır.
- Kırklı çocuğu olan iki kadın iğne değiştirir,yoksa kırk kalkmaz.
Özel Günlerle İlgili Halk İnançları:
- Hıdrellez günü dikiş dikilmez, ağaç, bitki kesilmez, canlı öldürülmez. Bunlar yapılırsa yeni doğacak ne varsa anasının karnında hıdırellez eğrisi olur.
- Arife günü, yakını ölen kişi dikiş dikmez.
- Arife günü iş yapılmaz.
- Arife ve bayram günü ağaç kesilmez.
- Hıdrellez günü kapalı kapalı un çuvalları açılır.
- Arife günü eve odun getirilmez, getirilirse eve odunlarla birlikte mutlaka yılan girer.
- Arife günü sabun kullanılmaz.
- Hıdrellez günü gün doğmadan eve getirilen suyla yoğurt tutturulabilir, mayaya gerek yoktur.
- Hıdrellez günü gün doğmadan akarsuda yıkanılırsa insan sağlıklı olur.
- Hıdrellez günü gün doğmadan eve mutlaka bir testi su getirilmelidir. Bu suyun sağlık verileceğine inanılır.
- Aşure ayında (oruç süresince) yaş ağaç kesilmez.
- Bayram günü tıraş olunmaz.
- Kuzular hıdrelleze kadar sayılmaz.
Taş ve Su Kültüyle İlgili Halk İnançları:
- Gece göle girmek iyi değildir. Geceleri cinler, peri kızları gölde yıkanırlar. Girenlerin ruhlarını periler çalar.
- Geceleri su üzerinden atlanmaz. Su birikintileri ecinnilerin ve perilerin mekanıdır.
- Gece dışarı su dökeni periler çarpar.
- Kaynayan suya bıçak sokulmaz.
- Suya tükürmek uğursuzluk getirir.
- Çeşme başında uyunmaz, şeytan gelir.
- Büyük, kökü derinde olan taşın üzerinde uyunmaz, şeytan gelir.
- Çamaşır yıkanan suyun üzerinden geçilmez, bu suda şeytan olur.
Karanlık ve Işıkla İlgili Halk İnançları:
- Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
- Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
- Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
- Yoğurt, süt, peynir, vs. gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
- Gece ıslık çalmak günahtır.
- Gece evden eve tuz verilmez.
- Akşam kapının önü süpürülmez.
- Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.
- Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.
Bereketle İlgili Halk İnançları:
- Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
- Dışarıya maya verilirse evin bereketi gider.
- Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
- Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
- Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
- Bıçakla ekmek kesilmez, evin bereketi kaçar.
- Bismillah demeden yemek yiyen kişi doymaz. Şeytan da onunla birlikte yemek yer.
- Çorap örerken boğazından başlamalı yoksa dayanıklı olmaz.
- Kürek kemiğinin kırılması bahtı açar, t yenildikten sonra bu kemik kırılır.
Evle İlgili Halk İnançları:
- Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
- Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
- Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
- Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
- Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
- Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
- Kapı eşiğinde oturulmaz. İnsan fakir olur.
- Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
- Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
- Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
- Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.
Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnançları:
- Dolunun kesilmesi için avluya bıçak atılır.
- Mezardan çıkarılan kafatası suya atılırsa yağmur yağar.
- Şeytan düğün ederken (nisan yağmuru) yağmurun altında duranları cinler alır götürür.
- Nisan yağmuru zemzem suyu gibidir, uğurludur. Nisan yağmurunda ıslanmak insana sağlık verir.
- Gök gürlediğinde demir ısırmak uğurludur.
- Gökkuşağının altında bir erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olur.
- Dolu ilk yağdığında birkaç tane yemek sağlığı iyi gelir.
- İlk dolu yağdığında ismi Mehmet olan yada anasının ilk oğlu doluyu bıçakla ikiye ayırır.
- Gök gürleyince bir bıçak alınarak dama atılır.
- Beş taş oynamak kuraklığa işarettir.
- Dolu yağdığında dolunun kesilmesi için dışarıya sacayağı atılır.
- Şimşek çaktığında yere bıçak saplanır.
Mevsimlerle, Aylarla ve Günlerle İlgili Hak İnançları:
- Martın birinci günü eve dışarıdan kimse giremez, girerse buzağılar, kuzular ölür.
- Ocak ayının birinci günü görülen kimse sana iyi gelirse o yıl yaşarsın, iyi gelmezse hasta olursun.
- Salı günü çamaşır yıkanmaz, yıkanan çamaşırı giyen kişi onu kirletemez, ölür.
- Salı günü doğan çocuklar kan dökücü olur.
- Salı günü düğün yapılmaz.
- Cuma günleri dışarı toz dökülmez, işe gidilmez.
- Cuma günü ana rahmine düşen çocuk bilgili olur.
- Cumartesi günü çamaşır yıkanmaz.
- Cuma gecesi sabaha karşı doğan çocuğun rızkı bol olur.
- Cuma günü örgü örülmez, insan kısmetini kaybeder.
- Cuma akşamı tırnak kesilmez, insan gözden düşer.
- Ağustosun yedisinde tarlaya giren kimse çarpılır.
- Cumartesi günü yorgana çarşaf kaplanmaz, çünkü Cumartesi kaplanan çarşaf ölü ister.
- Salı sallanır.
- Tarlaya ilk tohum Salı ve Çarşamba günü atılmaz.
- Cuma günü namaza kadar ağaç kesilmez.
- Salı ve Cuma günü hiçbir işe başlanmaz.
- Cuma günü ekin ekilmez.
- Pazartesi başlanan işler ağır gider.
Cinsiyetle İlgili Halk İnançları:
- Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içerisinde ve bereketli olur.
- Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
- Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
- Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
- Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
- Yarım çay içen kadın dul kalır.
- Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
- Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
- Oğlan çocuğunun ilk kez amcası veya dayısı keser.
- Kız baba evinden Perşembe veya Pazar günü çıkar.
- Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.
Yol ve Yolculukla İlgili Halk İnançları:
- Yola giderken tükürmek insana yıkım getirir.
- Yola giderken dönüp bakmak iyi değildir.
- Üç yol ağzında yatmak uğursuzluktur.
- Bıçak yere atıldığında sırtı üzerinde durursa misafir gelecek demektir.
- Elden kaşık düşerse misafir geleceğine inanılır.
- Ağızdan lokma düşerse misafir gelir.
- Ava giden kişinin arkasından karısı süpürge atar.
- Ava giden kişiye "Nereye gidiyorsun?" diye sorulmaz. Sorulduğu takdirde kişi avlanamaz.
- Ayakkabılar üst üste gelirse yola gidileceğine inanılır.
- Yol kenarında yatılmaz. Yatan kişileri "yel üstünde gidersin" (şeytan çarpar anlamında) denilir.
- Ava giden kişiyle konuşulmaz, rızkı kesilir.
- Ava gitmeden önce tüfek yere konulur. En fazla üç - dört yaşındaki bir kız yada oğlan çocuğu tüfeğin üzerinden atlar.
Eşyalarla İlgili Halk İnançları:
- Ayakkabının ters gelmesi hastalığa işarettir.
- Elden ele sabun verilmez. Verilirse kavga edilir. Sabunu vermek gerektiğinde elin tersi kullanılır.
- Yemekten sonra kaşığın ağzı yukarı çevrilir, yoksa nasip kapanır.
- Kapakla su içilmez, nasip kapanır
Günümüzün Vatandasi
1-Son model araba alır ama çok yakıyor diye tüp taktırır.
2-Otopark parası vermemek için arabayı 2 kilometre uzağa park eder.
3-Tüpte gaz kaçağı var mı diye çakmakla kontrol eder.
4-Yaralı birini görse üstüne kalır diye görmezden gelir.
5-Belediyede işi varsa, gitmeden önce torpil bulmaya çalışır.
6-Araba daha az yaksın diye yokuş aşağı inerken arabayı boşa alır.
7-250 promil alkollü bile çıksa, 1 duble içtiğini iddia eder.
8-Elektrik hakkında bildiği tek şey nasıl kaçak çekiceğidir.
9-Trafikte sarı ışık yanar yanmaz öndeki hareket etsin diye korna çalar.
10-Film vizyona girmeden korsan cd sini hazır eder
11-Seçimlerden önce yerine getirmeyeceği bir sürü vaatte bulunur.
12-Jetonu matkapla delip, içinden ip geçirir, makineye atar. Böylece telefon konuşmasını beleşe getirir.
13-Elektrik sayacına film takıp, sayacı durdurur
14-Trafikte yeşil ışık kırmızıya döneceğinde, yavaşlaması gerekirken daha çok gaza basar.
15-Murat 124 alıp, Pioneer müzik sistemi taktırır.
16-Gördüğü araba hoşuna gittiyse anahtarla çizik atmayı ihmal etmez.
17-Yolda kola kutusu görse çöpe atmak yerine, kutuya tekme atar.
18-Kurban kesiminde kurbanı asmak için trafik lambasını kullanır.(Gerçektir)
19-Tamiri için sadece lehimleme gerekse bile aletin beyninin değişmesi gerektiğini söyler.
20-Kendisine sadaka verenlerden zengin olmasına rağmen dilenciliğe devam eder.
21-Tuttuğu takımın maçı kazanmasıyla birlikte silahlarıyla kutlama moduna geçer.
22-Trafik levhalarını hedef tahtası olarak kullanır.
23-Girmeyeceğini bile bile izmaritini çöpe uzaktan atmaya çalışır, girdirirse de büyük olay sayar.
24-Bir yeri incise ya da kırılsa ilk önce tanıdık çıkıkçı arar.
25-Boş telefon kartının manyetik kısmına Pritt sürüp dolu kartın kontörünü kopyalar.
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 1
Renkli kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak
üzere sınıfa girmiş.. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi merakla soruları
bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken sandalyesini kaptığı
gibi kürsünün üzerine koymuş..
- İşte 100 puanlık tek soru demiş.. Bana bu sandalyenin var olmadığını ispat
edin.
Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler
derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına
vermiş ve sınavı bitirip çıkmış...
Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100
alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk!
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş?
Cevap kâğıdına sadece şunu yazmış:
- HANGİ SANDALYE?

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 2
Bir üniversitede bir ödev verilmiş ve bu ödevden 100
almayı bir kişi başarabilmiş.
Kompozisyon Ödevi:
Aşağıdaki konulara kısa ve etkili bir şekilde değinen bir
kompozisyon yazın.
1. Din
2. Cinsellik
3. Gizem
100 alan ödev:
“Allahım! Hamileyim. Acaba Kimden?”

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 3
Seviye: Üniversite
Ders: Eğitim felsefesi
Sınav: Bütünleme
Sınav şu sorudan ibarettir:
“Bildiğiniz iki soruyu yazıp cevaplayınız.”
Yalnız bir sorun vardır. Derse hiç devam etmemiş öğrenci dersin
içeriğini hiç bilmemektedir. Dolayısıyla kendine sorabileceği iki adet
soru da bulamamaktadır. Beyninin derinliklerinden, dönemin ilk dersine
girdiğini hatırlar. Bu derste duyduğu cümleden de yeterli doneyi almış.
Soru 1: İlk Milli Eğitim Bakanımız kimdir?
Cevap: Hasan Ali Yücel
Soru 2: Hasan Ali Yücel kimdir?
Cevap: İlk Milli Eğitim Bakanımızdır.
İşlem tamamlanmıştır...
Sınav Sonucu:100
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 4
ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan
biri, dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav
sorusu olarak tahtaya;
Why? (Neden?) yazmış.
Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra
herkes bir şeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci,
sınavın ilk dakikasında kâğıdını teslim etmiş.
Bu öğrenci sınavdan 100 almış.
Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış!
WHY NOT (NEDEN OLMASIN Kİ?)

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 5
Aynı hoca başka bir sınavda “Risk Nedir?” diye soruyor.
Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor
kâğıdını. Kâğıdın üst kısmında sadece isim-soyadı
yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise
“İşte risk budur!” diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en
yüksek notu alıyor.
Hocanın bir sonraki sınavında yine “Risk Nedir?”
sorusuyla karşılaşan öğrencimiz tekrar boş kağıt verince
bu sefer 0 alıyor.
Tabii koşa koşa hocaya gidip sebebini soruyor.
İşte cevap:
Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 6
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Hocanın biri
sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın
detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Tabii,
bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca
yazmaya başlamışlar. Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk
dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış.
Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş:
“Devam eden dava hakkında yorum yapılamaz.”
Sobadaki Hikmet:
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan (insan bilimi uzmanı) oluşan bir heyet bir araştırma için
Anadolu'nun bir köyünde, arazide bulunmaktadır.
Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir köylünün evine sığınırlar.
Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.
Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı, 'adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış';
fizikçi, 'adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş';
jeolog, 'burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak
yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış';
matematikçi, 'sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış';
antropolog, 'adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş',
bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukar ıda olmasının nedenini sorarlar.
Adam cevap verir: - 'Boru yetmedi.'
)))
İki rahibe varmıs; biri matematikçi, biri mantıkçı..
Bunlar bir aksam karanlikta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe
mantikliya dönerek: 'Yaklasik 20 dakikadir bir adam bizi takip ediyor ve
gittikçe yaklasiyor, su anda aradaki mesafe 50 metre' der.
Bunun üzerine mantikli rahibe bunun tek mantikli açıklamasi olabilecegini
ve
adamin kendilerine tecavüz edecegini ve daha hizli yürümeleri gerektigini
belirtir. Rahibeler daha hizli yürümeye baslarlar.
2 dakika sonra matematikçi rahibe: 'Adam da hizlandi ve aradaki mesafeyi
kapatiyor, su anda 30 metre arkamizda... '
Mantikli rahibe: 'O zaman mantik olarak kosmamiz gerekir'.
Rahibeler kosmaya baslar ve 3 dakika sonra matematikçi
rahibe : 'O da kosuyor ve arayi kapatiyor su anda mesafe 10 metre.'
'O zaman mantik olarak bizi yakalayacak, birimiz saga digerimiz sola
saparak
kiliseye ulasmaya çalisalim, en az birimiz kurtulur.' ve matematikçi saga
dogru, mantikli sola dogru kosmaya baslar. Matematikçi 20 dakika sonra
kiliseye ulasir ve telas içinde beklemeye baslar. Aradan 40 dakika
geçtikten
sonra mantikli rahibe gelir.
Matematikçi sorar: 'Ne oldu, ne yaptin ?'
'Adam beni takip etti, artik mesafe üç-bes adima kadar
azalmisti, mantik olarak daha fazla kosmanin anlami yoktu...'
'Eeee?...' 'Mantik olarak ben durdum, adam da durdu.' 'Sonra?...'
'Mantik olarak ben etegimi kaldirdim, o da pantolonunu indirdi.'
'Peki daha sonra?...'
'Daha sonra ne olacak ki? Etegini kaldirmis bir rahibe, pantolonunu
indirmis
bir adamdan daha hizli kosar..!!!!